SİHİRLİ TOZ! DDT
Sihirli toz olarak adlandırdığımız DDT; suda eriyen, renksiz, kokusuz, toz haline gelebilen bir tarım ilacıdır. İnsektisitlerin en güçlüsüdür. İnsektisit, özellikle tarımda böcek zararlılarına karşı kullanılan kimyasal maddelerdir.
İlk defa 1894 yılında Alman kimyager, Othmar Zeidler tarafından sentezlenen maddenin, 1939’da çok güçlü bir insektisit olduğunu, Alman kimyager Paul Miller tanımladı. İnsektisit olduğunu tanımlayan Paul Miller bu sayede 1948’de Nobel Tıp ödülü almıştır.
Paul Millerin, DDT ( Dikloro Difenil Trikloroethan ) 'yi tanımlamasından sonra, madde yoğun şekilde kullanılmaya başlandı (özellikle sivrisineklere karşı). DDT, ilk olarak sivrisinekler ve tarıma zarar veren diğer böcekleri kontrol altına almak için kullanılmaya başlandı. 2. Dünya savaşının son dönemlerinde, askerleri telef eden hastalıklarda ( tifüs, ateşli humma, sıtma gibi) kullanılması ve kullanılan her şeyde olumlu sonuç alınması, DDT’nin sihirli toz olarak tanımlanmasına sebep oldu. O dönemlerde DDT ’nin geniş ölçüde yapılan reklamları sivil yaşamda kullanımını arttırdı. DDT akla gelebilecek her alanda denetimsiz bir biçimde kullanılmaya başlandı.
DDT’nin toksik etkisinin yıllar sonra ortaya çıkması, vereceği zararların öngörülmesini olumsuz kıldı. DDT’yi tehlikeli kılan en önemli özellik, besin zincirinde yükseldikçe konsantrasyonun artmasıdır. En önemli diğer özellik ise, yağda çözünen bir toksik olmasıdır, yağda çözünmesi demek canlı vücudunda yağ dokularında birikmesi anlamına gelmektedir. Yani besin zinciri sebebiyle şu an bile vücudumuzda olan DDT‘ yi, vücudumuzda ömür boyu taşıyabiliriz. Evet, şu an sizin vücudunuzda da DDT var!
![]() |
DDT'nin kullanıldığı dönemden bir görüntü |
DDT kullanımının ciddi bir çevre problemi haline gelmesinin ilk belirtisi; besin zincirinin üst basamağında beslenen kuş türlerinin, popülasyon yoğunluklarındaki azalmaydı. (Pelikanlar, kartallar…)
DDT kullanımı; Kahverengi pelikan, Kel kartal gibi birçok türün bölgesel olarak tükenmesine sebep olmuştur. Kuş yumurtalarının incelmesine ve kırılgan bir yapıya sahip olmasına, bu nedenle de kuluçka dönemindeki kuşların yumurtadan çıkamadan hayatlarını kaybetmesine neden oldu, bir tür yumurtlayamıyorsa, yumurtlasa bile yavrular yumurtadan sağlıklı bir canlı olarak dünyaya gelemiyorlarsa, o türün neslinin tehlike altında olduğunu ilerleyen zamanlarda, neslinin tükeneceğini öngörebiliriz. Bu sadece birçok olay arasından seçtiğimiz bir örnektir.
Tarımda insektisit uygulanması istenmeyen böcekleri öldürür. Ama böcekler insektisitlere karşı direnç kazanabilirler, direnç kazanması demek kimyasalın dirençli bireyler yaratması anlamına gelmez, sadece çoğunlukta olan dirençsiz bireyler ölürken, dirençli bireyler yaşamını sürdürürler ve direnç genini yavrularına aktararak çoğalırlar, tarihte buna birçok örnek verilebilir. Örneğin Peru’nun pamuk ambarı olan Canate Ovasında tarım zararlılarına karşı DDT kullanımının artmasıyla pamuklara zarar veren haşereler yok edildi ama pamuk kurtları DDT’ ye karşı direnç kazanarak hızla çoğaldılar ve 1956’ yılı pamuk üretiminin felaket yılı oldu.
![]() |
İnsanlar zamanında DDT'nin zararsız olduğunu düşünüyorlardı. |
1960’ lı yıllar da Biyolog Rachel Carson ‘Silent Spring’ (Sessiz Bahar) adlı kitabıyla aldığı olumsuz tepkilere rağmen çevresel farkındalığı arttırmış ve çevre tarihinde bir dönüm noktası olmuştur. Rachel Carson kitabında tarım ilaçlarının özellikle DDT gibi pestisitlerin yaygın ve yoğun bir şekilde kullanılmasının zararlarını öngörmüş ve bir çok deneyle kuş yumurtaları üzerinde bunu kanıtlamıştır. DDT ‘ nin yasal olarak sınırlandırılmasında payı büyüktür ve hala güncelliğini koruyan ve okunması gereken bir kitaptır.
DDT kullanımı ABD’ de 1972 yılında, Türkiye’de ise 1980’ li yıllarda yasaklandı. Ancak, hala sigara içinde kullanılan maddeler arasında olan DDT’nin, Alzheimer’ı tetiklediğini de gösteren bazı kaynaklar bulunmaktadır.
DDT’nin, önce atmosfere oradan toprağa geçen bir toksik olması ve bozulmadan, değişime uğramadan birikmesi, DDT ‘nin her yerde karşımıza çıkmasının şaşılacak bir şey olmadığını bize göstermekte. DDT‘ye kutuplarda bile rastlamamız kutuplarda yaşayan bazı toplulukların anne sütünde ve yağ dokularında rastlanması, bir çok türün yok olmasına sebep olması, doğal dengeyi nasıl altüst ettiğimizin kanıt dır. Günümüzde DDT en kötü 50 icat listesinde yerini almaktadır!
Yorumlar
Yorum Gönder